6 Ağustos 2011 Cumartesi

Sevgili Legolas, saçların sarı kaşların siyah doğan görünümlü şahin gibisin amma velakin giderin var..

Evet var bayım.!
Geçen gün arkadaşımla boş boş oturup ne izlesek diye düşünürken ‘Yüzüklerin Efendisi gecesi’ yapmaya karar verdik.. Bunu, bir kere daha denediğimizi ve ilk filmin ardından ‘hadi panpa ben kaçar o zaman’ deyip de evime yollandığımı hiç söylemeden geçmek isterdim ama.. Bu sefer kararlıydık.. 
Gece saat 11 civarı ikinci filmi başlattık. 3,5 saat filan sürdü. Kesilmiş sahnelerinin olduğu versiyonuydu bu arada izlediğimiz.. Arada sahur yaptık, balkonda oturup dondurma yedik, salak saçma yıldızlara bakıp durduk. 3. film de bittiğinde saat sabahın 7sine mi ne geliyordu.
O kadar saatin ardından şimdi düşünüyorum da, ben Gandalf olsaydım o savaş anlarında iki şipşap bir büyü yapardım.. Eğer Arwen olsaydım o uyduruktan kral yerine Legolasla fanfinifinfon yapardım. Legolas yaa, can o can.
O değil de, farkettiniz mi kimi karakterler sadece Yüzüklerin Efendisi dünyasında güzeller. Adama bakıyorum, çok şükela. Imdb’den bakınca, hüsran.. Neyse efenim..
Şimdi 7,5 saat Yüzüklerin Efendisi dünyası ile boğuştuktan sonra da gece rüyamda Legolas’la sevgili olduğumuzu, o diyar senin bu dağ benim dolandığımızı söylememi beklersiniz değil mi? Yok anam, tek bir org bile görmedim.! Ki ben, Gollum’un gelip beni korkutmasını bekliyordum o kadar!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder